2 Kasım 2009 Pazartesi

Perihan Savaş Gözyaşlarına Hakim Olamadı

Perihan Savaş Gözyaşlarına Hakim Olamadı
http://www.yazete.com/fotogaleri/act/8570_5242_02112009_10.jpg 
Perihan Savaş, eşini ölüme götüren nedeni gazeteci Bilal Özcan'a açıkladı.


Perihan Savaş, gazeteci Bilal Özcan'ın ‘Laf Aramızda’ programına konuk oldu.

1972 yılında henüz 16 yaşındayken ‘Altın Portakal’ ödülü kazanan Savaş, hayatındaki ilginç olayları Bilal Özcan’a anlattı. 13 yaşında evlenen ve bakire olarak boşanan Savaş, 1987 yılında evlendiği, oğlunun babası ünlü aktör Yılmaz Zafer’i anlatırken göz yaşlarını tutamadı.
Perihan Savaş, programda ilk kez, 1994 senesinde kalp krizi geçirdikten sonra beyninde oluşan hasar nedeniyle 1,5 yıl bakıma muhtaç bir şekilde yaşadıktan sonra hayata veda eden Yılmaz Zafer’i ölüme götüren süreci de ayrıntılarıyla anlattı.
Savaş, kocasının, birlikte yapım şirketi kurdukları ortağının baskılarına ve iftiralarına dayanamadığı için kalp krizi geçirdiğini anlattı.


*Biz o dönem bir şirket kurmuştuk. Şimdi adını zikretmek istemiyorum, ortağımız vardı. Ve o ortağımız onu çok üzmüştü. Hatta bir keresinde eve gelip sabaha kadar ağladığını biliyorum. Avukata gitmişti bu ortaklığı bitirmeye ve orada kalp krizi geçiriyor ve hayatını kaybediyor. Sonra hastanede tekrar yapılan müdahalelerle hayata geri dönüyor. Ama 4 dakika oksijensiz kaldığı için beyin hücreleri ciddi bir hasara uğramıştı.

“Yılmaz öleceğini biliyordu”

Yılmaz çocuğumuz Savaş’ı sadece iki ay sevebildi. O zaten çocukları çok severdi. Hatta arkadaşlarımıza misafirliğe gittiğimizde o çocuklarla bir odaya çekilir ve onlarla oynardı. Çocuğumuz çok beklemediğimiz bir anda oldu ve biz de Allah’tan diyerek Savaş’ı dünyaya getirdik. İyi ki de doğurmuşum Savaş’ı çünkü Yılmaz, çocuk sevgisini iki ay boyunca yaşadı. Hastalanmadan önce her şey Yılmaz’ın içine doğuyordu. Ben hamileydim ve annem, ben ve Yılmaz trafikteydik. Çok ağır bir trafik vardı ve Yılmaz dönüp anneme; “Ben bu çocuğun yüzünü göremeyeceğim biliyor musunuz” dedi ve annem de ben de çok şaşırmıştık. Sonra ben de “Bak şimdi trafikte doğururum, o zaman yüzünü görürsün” dedim ve gülüşmüştük. Hemen sonrasında da Havaya baktı ve “Allah’ım canımı alacaksan da çocuğumu göreyim öyle al” dedi ve biz bunu asla ama asla unutamıyoruz. Sonuçta oğlunun yüzünü gördü ama bir süre sonra da onu kaybettik.

“Yılmaz’ı çok özlüyorum”

Evet onu çok özlüyorum. İnsanlığını özlüyorum, sevecenliğini özlüyorum. Çok temiz bir insandı ve dürüsttü. Herkesi kendisi gibi gören biriydi Yılmaz. Ben hep Yılmaz’a “Herkesi kendin gibi görme derdim” ama o yine de herkesi kendisi gibi görmeye devam etti. Bence Yılmaz, bu dünyada her neyptıysa onların karşılığını çekti ve öbür dünyada çok mutlu ve huzurlu olduğuğuna inanıyorum. Ama tabii ki ben onu çok özlüyorum. Keşke herkes onun gibi dürüst, onun gibi adam gibi adam olabilseydi. Karagümrüklüydü ve çok delikanlı bir insandı. Eğer haksızsan onu direkt olarak yüzüne söylerdi. Oğlum Savaş’ın babasını tanımasını çok isterdim ama; asla babasını tanımadı. Babasının filmlerini izliyor, benden, babasının arkadaşlarından, amcalarından Yılmaz’ı dinliyor. Ama tavrı ve davranışlarıyla tıpkı babası Yılmaz gibi. Hareketleri, sevecenliği, saçını taraması bile tıpkı babası gibi.

1 yorum:

  1. slm site sahibi bana ulaşabilirmi dekoar@hotmail.com

    YanıtlaSil